Postmodernizmin temelindeki düşünce, dünyanın özneye tek bir biçimde değil, pek çok farklı perspektiflerden göründüğü ve her bireyin de dünyayı farklı bir yerden konumdan algıladığı için yeryüzünün aslında birbirini tutmayan düşünceler ve algılayışlar yumağı olduğudur. Postmodernizmin edebiyattaki yankısı ise, çok sesli roman olmuştur. Özellikle on dokuzuncu yüzyılın romanları ile günümüzün romanları arasında yapılacak üstün körü bir karşılaştırma bile aradan geçen süre zarfında yaşanan kırılmanın ne denli büyük olduğunu gözler önüne sermektedir. On dokuzuncu yüzyıl romanlarının tek perspektifli anlatıcısı olan yazar, kendi perspektifini tüm romana yayar, romandaki tüm kahramanların ne yaşadıklarını tüm ayrıntılarına değin bilir, belli bir görüş çerçevesinde aktardığı olayları, tek bir ahlak üzerinden süzer ve kahramanların bütün yaptıklarının yanı sıra, onların iç dünyalarını da kendi yorumuyla okuyuculara sunardı. Tek sesli bu monoton, ahlakçı ve didaktik romana en keskin devrimi getiren romancı yine bir on dokuzuncu yüzyıl romancısı olan Dostoyevski olmuştur. Dostoyevski ile birlikte romana çok seslilik girmiş, her karakterin farklı bakış açısı, yazarın taraf tutmayan kaleminden sonuna değin savunulmaya başlanmış, roman sanatına yepyeni bir soluk gelmiştir. Dostoyevski’nin romanın içeriğine dair bu büyük devriminin biçimsel kanadını ise yirminci yüzyılın başında Faulkner inşa etmiştir. Faulkner’le birlikte çok sesli roman, aynı zamanda çok anlatıcılı bir romana dönüşmüştür ve her karakterin aynı olayları kendi perspektiflerinden anlatmasıyla roman çatışan perspektiflerin bir metni haline gelmiştir. Bu yeni biçimde artık yazar metninin tek tanrısı değildir ve tüm metin okuyucu ile birlikte inşa edilmektedir. Günümüz dünyasında bu yazım biçiminin en yetkin uygulayıcısı Nobel ödüllü Orhan Pamuk’tur. Reha Çamuroğlu’nun yeni yayınlanan Nazar adlı romanı da çok anlatıcılı ve her anlatıcının kendi perspektifini sunduğu bir kurmaca. On altıncı yüzyıl İtalya’sında cadılar, kilise, mezhepler ve isyan eden halk arasındaki çatışmaları ele alan Nazar, her bir çatışmacı sınıftan birer temsilciyi konuşturuyor ve herkes kendi perspektifini ortaya koyuyor. Kurmaca konusunun son derece ilginç olmasına karşın, kitap, karakterleri ve olayları yeterince derinlemesine işlemediği için bir romandan çok uzun bir öykünün özelliklerini gösteriyor. Ve biçimsel olarak çok anlatıcılı olmasına karşın, Nazar’da çok seslilik yer almıyor. Anlatıcılar kendi perspektiflerinden konuşsalar da yazar karakterleri arasında tarafsız durmuyor ve on dokuzuncu yüzyılın romanlarındaki yazarlar gibi belli bir ahlaki süzgeç kullanarak didaktiklikten kaçamıyor. Bununla birlikte son derece kolay ve zevkle okunan, sürükleyici ve ilginç bir yapıt olarak Nazar, bu yılın popüler kitaplarından birisi olacaktır. Yalın Alpay (2013) "Çamuroğlu Bu Kez İtalya'da...", Akşam Kitap, Sayı:24, s.16 |
YALIN ALPAYArchives
July 2013
Categories
All
|