Yalın Alpay
Yalın Alpay
  • ANASAYFA
  • HAKKINDA
  • KİTAPLAR
    • YAPI(T)SÖKÜM
    • DEVRİM ERBİL'DE ÖZ'ÜN RİTMİ: T/ÖZ
    • YALANIN SİYASETİ
    • THE ART OF FIKRET MUALLA
    • GENÇ MUSTAFA KEMAL
    • OLAYLARLA TÜRKİYE EKONOMİSİ
    • MOUALLA'NIN SANATI
    • PAYLAŞMASAK OLMAZDI
    • HER ŞEY EKONOMİ DEĞİL
    • TÜRKİYE'NİN ZENGİNLEŞME PROJESİ: AFRİKA
    • TÜRKİYE EKONOMİ TARİHİ
  • ÖDÜLLER
    • NECİP HABLEMİTOĞLU TOPLUMSAL DUYARLILIK ÖDÜLÜ
    • PLATİN DERGİSİ YILIN EN İYİ İŞ KİTABI ÖDÜLÜ
    • ÇİZGİ ROMAN OKURLARI ÖDÜLLERİ EN İYİ TÜRK YAZAR ÖDÜLÜ
  • TV PROGRAMLARI
    • SANATÇI
    • PARANTEZ
    • HER ŞEYİN SEBEBİ
    • DÜNYA HALLERİ
    • FLAPS CLUB
    • BOŞ MODERN SOHBETLER
    • YANLIŞ OKUMALAR
    • SAFSATA SAVAR
    • VOTEONE KONUŞMALARI
    • BITCOIN VE SANAT
    • YALIN ALPAY'LA NET SİYASET
    • YÜZ YÜZE
    • KONUK OLDUKLARIM
  • MAKALELER
  • BLOG
  • İLETİŞİM
  • ANASAYFA
  • HAKKINDA
  • KİTAPLAR
    • YAPI(T)SÖKÜM
    • DEVRİM ERBİL'DE ÖZ'ÜN RİTMİ: T/ÖZ
    • YALANIN SİYASETİ
    • THE ART OF FIKRET MUALLA
    • GENÇ MUSTAFA KEMAL
    • OLAYLARLA TÜRKİYE EKONOMİSİ
    • MOUALLA'NIN SANATI
    • PAYLAŞMASAK OLMAZDI
    • HER ŞEY EKONOMİ DEĞİL
    • TÜRKİYE'NİN ZENGİNLEŞME PROJESİ: AFRİKA
    • TÜRKİYE EKONOMİ TARİHİ
  • ÖDÜLLER
    • NECİP HABLEMİTOĞLU TOPLUMSAL DUYARLILIK ÖDÜLÜ
    • PLATİN DERGİSİ YILIN EN İYİ İŞ KİTABI ÖDÜLÜ
    • ÇİZGİ ROMAN OKURLARI ÖDÜLLERİ EN İYİ TÜRK YAZAR ÖDÜLÜ
  • TV PROGRAMLARI
    • SANATÇI
    • PARANTEZ
    • HER ŞEYİN SEBEBİ
    • DÜNYA HALLERİ
    • FLAPS CLUB
    • BOŞ MODERN SOHBETLER
    • YANLIŞ OKUMALAR
    • SAFSATA SAVAR
    • VOTEONE KONUŞMALARI
    • BITCOIN VE SANAT
    • YALIN ALPAY'LA NET SİYASET
    • YÜZ YÜZE
    • KONUK OLDUKLARIM
  • MAKALELER
  • BLOG
  • İLETİŞİM

ADA

11/17/2012

0 Yorumlar

 
Resim
Bozcaada
“On altıncı yüzyılda, ressamın biri ne zaman bir dünya haritası çizecek olsa, karısı hemen ‘Sevgilim şuracığa bir ada koyuver, yalnız benim olsun!’ dermiş. Ressam da bu isteği uysallıkla yerine getirirmiş. Bu tür adalar o günün haritalarından hiç eksik olmazmış. Sözgelişi, İngiliz donanmasının 1588’de İspanyolların Yenilmez Armada’sını bozguna uğratmasından sonra, bu utkuda büyük payı bulunan ünlü İngiliz amirali Sir Francis Drake, İspanya’dan İngiltere’ye dönüşü sırasında, İspanyollardan ele geçirdiği bir haritayı incelerken, haritadaki bir adadan gemilerine içme suyu almayı düşünmüş, gemisinde tutsak bulunan bir İspanyol denizcisine bu adayla ilgili sorular sormaya başlamış. İspanyol gülümseyerek, ‘O adayı bulabileceğinizi hiç sanmam. Sinyoranın hatrı için konmuştur haritaya’ karşılığını vermiş. Koca bir donanmayı dize getiren Drake, sinyoranın hatrına yenik düşmüş böylece.”

Akşit Göktürk, (1997) Ada, YKY, İstanbul, sf.9

Ada kavramı üzerine ilk ne zaman düşündüm anımsayamıyorum. İlkokula gittiğim yılların birinde, yazlardan bir yaz, Heybeliada’da bir hafta geçirmiştim. Aklımda yazlık bir sinema ile sokaklarda yiyecek satan el arabaları ile yürüyen kalabalığın şehre oranla fazla olması kalmış. Ada o zamanlar benim için yalnızca gemiyle ulaşılan bir İstanbul ilçesiydi sanırım. Denizin diğer kara parçalarıyla bağlantısını kestiği bir coğrafya tahayyül etmek için zannediyorum ortaokul yıllarını bekledim.

Ada kavramının popüler edebiyattaki en kuvvetli izdüşümü olan Robinson Crusoe beni de o yıllarda ada kavramı üzerine düşündürmüştü. Akşit Göktürk’ün o akıcı çevirisinden okuduğum iki ciltlik Robinson Crusoe öyküsü adaya yönelik bir yergiyle başlıyor fakat sonradan, kurtulan Robinson’un adaya duyduğu özlemle kapanıyordu. Yine de verilen duygu adanın mahrum eden, kısıtlayan, tecrit eden yönlerine ilişkindi. Bununla birlikte kitap bende ada kavramına ilşkin olumlu izlenimler doğurdu. En büyük çocukluk hayalim, ıssız bir adada yaşamak, her şeyi, her yeri kendime göre dekore etmek, yeni bir dünya kurmak oldu.

İlerleyen yıllarda, adaların birer tecrit değil, fakat izolasyon yeri olduğunu düşünmeye başladım. Coğrafi kopukluk, düşünsel ve yaşamsal kopukluğu da beraberinde getiriyordu. Adalar, bilginin, kaygıların ve güncelliğin diğer kara parçalarına ulaştığı sıklıkta ve kuvvette ulaşamadığı yerlerdi. Fakat bu yavaşlık bir zorunluluktan çok, Ada’da yaşayanların tercihi gibi de görünüyordu. Entegre olmak isteyenler Ada’lardan anakaralara taşınırken, izole olmak isteyenler de Ada’ları tercih ediyorlardı.

Dış dünyaya kapanmayı ve yeni bir iç dünya yaratmayı simgelediği için, Adalar her zaman romantik çiftlerin düşlerini süsler. Yaşamı yalnızca iki insanın dünyası haline getirmek isteyen romantik aşk için, dış dünyadan yalıtılmış iki kişilik dünya için Ada bulunmaz bir enstrümandır. Maldivlerin, Bahamaların, Hawai’nin bu kadar popüler balayı yöreleri olmaları eşsiz doğaları kadar, birer ada olmalarından kaynaklanmaktadır. Balayı çifti artık dünyayla irtibatını kesmiştir, dış dünya onlara erişemeyecektir. Sartre’ın ünlü deyişi “cehennem başkalarıdır” bağlamında, Ada başkalarından soyutlanmıştır ve yalnızca balayı çiftlerine hizmet edecek hizmetkarlarla doldurulmuştur.

Resim
Ada kavramını, siyasi romantikler de bolca kullandı. Teknolojide en üst düzeye çıkıp, sonunda sulara gömülen Atlantis efsanesinden tutun da Tommasa Campanella’nın Güneş Ülkesi’nden, Thomas More’un Ütopya’sına kadar pek çok siyaset  bilimci ideal yeryüzü cennetini tasarlarken Ada’lardan yola çıktılar ve ideal dünyayı bir ada olarak tasavvur ettiler.

Yeni bir dünya kurmak için, önce eskisini yıkmak ya da onunla olan bağlantıları kesmek gerekir. Bu nedenle yeni bir dünya arzu edenler terörist eylemlere girişmeyeceklerse, yollarına Ada’lar üzerinden ulaşmayı tercih etmişlerdir. Yazarların, ressamların, akademisyenlerin en iyi üretimlerini Ada’larda vermeleri tesadüf değildir.

Ben de 2007 yılında, benzer nedenlerle bir Ada evine sahip olmak istedim. Bozcaada’ya hiç gitmemiştim. Fakat bu ada üzerine çok fazla övgü dinlemiştim. İnternetten baktığım fotoğraflardaki taş evlere hayran oluyor, kafamda bohem bir Ada, durmuş bir zaman yaratıyordum. Görmediğim bir ada üzerine bilgi topluyor, emlakçılarıyla telefonda görüşüyordum. Bozcaada’da taştan bir bağevi yaptırmayı tasarlıyordum.

Resim
Fotoğraftaki bu sayfayı, Osmanlı’da Bir Irkçı: Abdullah Cevdet isimli tezim için okumalar yaptığım Boğaziçi Üniversitesi Abdullah Kuran Kütüphanesinde yazmışım. Görünen o ki o tez telaşında Bozcaada üzerine okumayı ihmal etmemişim. Haluk Şahin’in Bozcaada Kitabı’nı da kütüphanede bulamayınca satın almak zorunda kalmıştım.

Aynı yıl, Büyükada’nın İstanbul’a yakınlığı sonunda beni cezbetti ve Bozcaada yerine Büyükada’dan bir ev satın aldım. Bir süre sonra da Bozcaada’yı unuttum. Meğerse Bozcaada’yı görebilmem için dört yıl daha geçmesi gerekiyormuş…

0 Yorumlar

Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.


Yanıt Ver.

    YALIN ALPAY

    Click here to edit.

    Archives

    Temmuz 2013
    Haziran 2013
    Mayıs 2013
    Mart 2013
    Şubat 2013
    Ocak 2013
    Aralık 2012
    Kasım 2012

    Categories

    Tümü
    Atatürk
    Bach
    Biyografi
    Cinler
    Çizgi Roman
    Çoklu Anlatı
    Descartres
    Dostoyevski
    Genç Mustafa
    Gogol
    İntihar
    Kafka
    Krillov
    Mişima
    Mozart
    Nabokov
    Nazar
    Postmodernizm
    Puşkin
    Reha Çamuroğlu
    Rus Edebiyatı
    Saçma
    Sartre
    Stefan Zweig
    Tanrı
    Tolstoy
    Turgenyev
    Varlık Ve Hiçlik
    Yalın Alpay

Powered by Create your own unique website with customizable templates.