Chuck Palahniuk'un kahramanları toplumun nadiren kaleme alınmış bireyleri; her bir kahraman toplumsal bir antitez, her bir karakter toplumsal bir dışkı... Daha çok Dövüş Kulübü'yle tanıdığımız Palahniuk'un 'ikinci döneminin' önemli kitabı Pigme Türkçe'de. Yirminci yüzyılın en önemli filozoflarından Sartre'ın ortaya koyduğu çarpıcı kavramlardan birisi 'kendini aldatma'dır. Sartre bu kavramla kişinin kendisini sonsuz kez icat edebilecekken, tek bir kimliğe sıkı sıkıya bağlı kalmasını ve böyle yaparak diğer tüm kendini kurma olasılıklarını reddetmesini anlatır. Chuck Palahniuk'un ilk dört romanını oluşturan karakterleri tam da insanın kendi eliyle kendi özgürlüğünü elinden alan 'kendini aldatma' yanılgısını paramparça eden kişilerdir. Dövüş Kulübü'nün, Gösteri Peygamberi'nin, Görünmez Canavarlar'ın ve Tıkanma'nın karakterleri kendilerini ilk fırsatta yıkarlar ve başka kişilere dönüşmek için fırsat kollarlar. Güzel kadınlar çirkinleşmek için kendilerini suratlarından vurur, yakışıklı erkekler cinsiyet değiştirir, zenginleşen ve kariyer yapan kişiler kendi evlerine bomba koyarak tüm yaşamlarını ve birikimlerini sıfırlar. Kendilerini tanımlayan en kuvvetli özelliklerine saldırır Palahniuk'un ilk romanlarının kahramanları ve kimliklerini yeniden ve yeniden icat ederler. İlk dönem Palahniuk'da insanın bir özü yoktur ve kişi kendi özünü kendisi yaratmaktadır. Üstelik bu süreç ömür boyunca yenilenmekte ve hiç dinmemektedir. PALAHNIUK'UN İTİLMİŞ KAHRAMANLARI Dünyanın yok saydığı kişilerin hayatlarına giriyoruz Palahniuk evreninde: Her gün gazetelerden okuduğumuz fakat güvenlikli orta sınıf yaşamlarımızda neredeyse hiç karşılaşmak zorunda kalmadığımız kişilerle tanışıyoruz. Çift kişilikli sadomazoşistler, anarşistler, neo-faşistler, seks bağımlıları, restoranlarda boğulma taklidi yaparak para kazananlar, tarikat üyeliğinden, Hollywood yıldızlığına yükselenler, transseksüeller, porno yıldızları, zevk almak için kendi bedenini hırpalayanlar, hayalperestler, uyuşturucu bağımlıları... İşte Palahniuk'un kahramanları toplumun nadiren kaleme alınmış bireyleri; her bir kahraman toplumsal bir antitez, her bir karakter toplumsal bir dışkı. Anlatılan her öykü, toplumsal itilmişlerin ağızlarından bir küfür gibi fırlıyor. Edepsiz hazlarla kendilerini yıkan insanların kalemidir Chuck Palahniuk. Bu evrende her insan, kendi kendini yok etmeye çalışan bir mutsuz. Yaşamak bu hayatlarda o kadar berbat ki, tek kurtuluş birkaç dakikalık seks aralıkları, kokain kafası ya da kan dökmek: Acıya ufak bir ara ve yeniden iğrenç yaşama dönüş. Bu evrende acı içindeyiz ve yapayalnızız... İnançsız ve tutamaksız ilk dönem Palahniuk bireyleri, dünyanın tüm öğretilerine kapılarını kapatmışlardır. Onlar için bu dünya anlamsız, sevimsiz, gereksiz ve acılarla dolu bir hapishanedir. Toplumsal tüm bağlar; din, ahlak, toplumsal statü bu kahramanlar için anlamlarından sıyrılmış birer soyutlamadır, saçmadır ve anlamsızdır. Ünlü Fransız Varoluşçusu Albert Camus'nün absürd felsefesinin olumlu tavrı, Palahniuk'un kahramanlarında en olumsuz yöne savrulur. Yaşamı olumlayan pozitif Varoluşçuluğun, yaşamı olumlamayan negatif Varoluşçuluğuna dönüşümüdür Palahniuk. Bununla birlikte Avusturyalı edebiyatçı Thomas Bernhard'ın eylemden tamamen soyutlanmış negatif varoluşçu kahramanlarının aksine, ABD'li Palahniuk'un negatif varoluşçu kahramanları sanki eylemlerden meydana getirilmiştir. Bernhard'ın kişileri kendilerini yıkan zihinsel süreçleri tamamlarken, Palahniuk'un kişileri kendilerini yok eden eylemsel süreçleri takip eder. Bu yüzden Bernhard'ın karakterleri çoğunlukla intihar ederken, Palahniuk'un karakterleri giderek fiziksel olarak eksilerek ya da dönüşerek yaşamlarına canlı ölüler gibi devam ederler. DAHA FANTASTİK, DAHA YAPMACIK Palahniuk'un Ninni ile başlayan ikinci döneminde ise bu özelliklerinden sıyrılan ve giderek fantastik öğelerle bezenmeye başlayan romanları kişiler için özel isimler kullanmaktan bile çekinmeye başlayarak bu kez kimlik değişimlerine değil, silik kimliklere odaklanmaktadır. Yeraltına bilerek ve isteyerek inen ilk dönem Palahniuk'un güçlü kişilikleri, yazarın ikinci döneminde güçsüzlüklerinden dolayı yeraltına düşmüş, itilmiş kişilerle yer değiştirmiştir. Edilgen ve kaderlerine mahkum kalan yeni karakterler, ilk dönem Palahniuk karakterlerine göre daha yapmacık, daha fantastik ve daha taklittir. Palahniuk'un ilk kez 2009'da yayınladığı Pigme de onun ikinci döneminin bir yapıtıdır fakat ilk dönemiyle önemli benzerlikler taşımaktadır. Neresi olduğunu bilmediğimiz totaliter bir ülkeden ABD'ye gizli bir kaos projesi için gönderilen on üç yaşındaki lise öğrencisi bir ajanın, görevli olduğu merkez için kaleme aldığı otuz altı rapordan oluşan bu romanda, totaliter ülke ile ABD arasındaki farklılıklar Pigme'nin bakış açısından serimlenmiştir. Pigmenin ABD'de olup biten her şeye bir robottan farksız şekilde yaklaşması ve var olanı yalnızca var olduğu gibi betimleyerek, ona bir anlam vermemesi, Faulkner'in ünlü romanı 'Ses ve Öfke'deki zeka özürlü anlatıcı Benjy'i anımsatmaktadır. Benjy de, Pigme de dünyayı anlam üreten bir yer olarak değil, peş peşe sıralanan ve bir anlam içermeyen olaylar dizisi olarak görmektedir ve yorumlamamaktadır. Pigme'de, her canlının ölmesinden yola çıkarak, Tanrı'nın en büyük yok edici olduğunu düşünen ve Tanrı'yı model alarak yok etmeye odaklanmış bir nihilist grubun ABD'de yaşadıkları macera, kültürler arası farklılıklar penceresinden anlatılıyor. Fakat bu anlatı Palahniuk'un ilk dönem romanlarının tersine yaratıcı olmayan ve basmakalıp izlekler üzerinden dillendirilmiştir. Bununla birlikte, Palahniuk Pigme'de yeniden ilk dönemindeki Sartreyen 'kendini aldatma' kavramına geri dönmüş ve romanın anlatıcısı kahraman, romanın sonunda başlangıçtaki kendisinin anti tezine dönüşmüş ve bu anlamda kendisini verili kimliğine mahkum kalmaktan kurtararak, benliğini yeniden inşa etmiştir. Yalın Alpay (2012) “Kimlikler Terk Etmek İçin Vardır” Akşam Kitap, Sayı:17, s.6 Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
YALIN ALPAYArchives
July 2013
Categories
All
|