Yalın Alpay
Yalın Alpay
  • ANASAYFA
  • HAKKINDA
  • KİTAPLAR
    • YAPI(T)SÖKÜM
    • DEVRİM ERBİL'DE ÖZ'ÜN RİTMİ: T/ÖZ
    • YALANIN SİYASETİ
    • THE ART OF FIKRET MUALLA
    • GENÇ MUSTAFA KEMAL
    • OLAYLARLA TÜRKİYE EKONOMİSİ
    • MOUALLA'NIN SANATI
    • PAYLAŞMASAK OLMAZDI
    • HER ŞEY EKONOMİ DEĞİL
    • TÜRKİYE'NİN ZENGİNLEŞME PROJESİ: AFRİKA
    • TÜRKİYE EKONOMİ TARİHİ
  • ÖDÜLLER
    • NECİP HABLEMİTOĞLU TOPLUMSAL DUYARLILIK ÖDÜLÜ
    • PLATİN DERGİSİ YILIN EN İYİ İŞ KİTABI ÖDÜLÜ
    • ÇİZGİ ROMAN OKURLARI ÖDÜLLERİ EN İYİ TÜRK YAZAR ÖDÜLÜ
  • TV PROGRAMLARI
    • SANATÇI
    • PARANTEZ
    • HER ŞEYİN SEBEBİ
    • DÜNYA HALLERİ
    • FLAPS CLUB
    • BOŞ MODERN SOHBETLER
    • YANLIŞ OKUMALAR
    • SAFSATA SAVAR
    • VOTEONE KONUŞMALARI
    • BITCOIN VE SANAT
    • YALIN ALPAY'LA NET SİYASET
    • YÜZ YÜZE
    • KONUK OLDUKLARIM
  • MAKALELER
  • BLOG
  • İLETİŞİM
  • ANASAYFA
  • HAKKINDA
  • KİTAPLAR
    • YAPI(T)SÖKÜM
    • DEVRİM ERBİL'DE ÖZ'ÜN RİTMİ: T/ÖZ
    • YALANIN SİYASETİ
    • THE ART OF FIKRET MUALLA
    • GENÇ MUSTAFA KEMAL
    • OLAYLARLA TÜRKİYE EKONOMİSİ
    • MOUALLA'NIN SANATI
    • PAYLAŞMASAK OLMAZDI
    • HER ŞEY EKONOMİ DEĞİL
    • TÜRKİYE'NİN ZENGİNLEŞME PROJESİ: AFRİKA
    • TÜRKİYE EKONOMİ TARİHİ
  • ÖDÜLLER
    • NECİP HABLEMİTOĞLU TOPLUMSAL DUYARLILIK ÖDÜLÜ
    • PLATİN DERGİSİ YILIN EN İYİ İŞ KİTABI ÖDÜLÜ
    • ÇİZGİ ROMAN OKURLARI ÖDÜLLERİ EN İYİ TÜRK YAZAR ÖDÜLÜ
  • TV PROGRAMLARI
    • SANATÇI
    • PARANTEZ
    • HER ŞEYİN SEBEBİ
    • DÜNYA HALLERİ
    • FLAPS CLUB
    • BOŞ MODERN SOHBETLER
    • YANLIŞ OKUMALAR
    • SAFSATA SAVAR
    • VOTEONE KONUŞMALARI
    • BITCOIN VE SANAT
    • YALIN ALPAY'LA NET SİYASET
    • YÜZ YÜZE
    • KONUK OLDUKLARIM
  • MAKALELER
  • BLOG
  • İLETİŞİM

SON YAZDIĞIM SENARYO: DOSTOYEVSKİ'NİN İDAMI

11/17/2012

1 Yorum

 
Resim
Son iki yılda üç senaryo kaleme aldım. Bunlardan ilki Dostoyevski’nin kısa bir öyküsü olan “Gülünç Bir Adamın Düşü”nün senaryo uyarlaması idi. Elli sayfalık senaryoyu siyah beyaz bir çizgi roman olarak çizdirdim. Fakat sonra yayınlama konusunda ciddi bir tereddüt yaşadım ve bir süreliğine bu çizgi romanı yayınlamayı erteledim. Bir ihtimal ilerleyen günlerde İstanbul Dostoyevski Topluluğu’nun (www.dostoyevski.org) internet sitesinden ücretsiz olarak bu yapıtı yayınlayabilirim. Bir yayınevine vererek kitapçılarda satışa da çıkarabilirim. Henüz karar veremedim. Bu konudaki tereddütüm, ilk senaryo çalışmam olduğu için, istediğim kadar iyi seviyede bir yapıt olmamasından kaynaklanıyor.

İkinci yazdığım senaryo, Mustafa Kemal Atatürk’ün Harbiye yıllarını konu alan Genç Mustafa adlı yapıttı. Bu çalışma 2010 yılında 128 sayfalık bir çizgi roman olarak yayınlandı. Üçüncü yazdığım senaryo ise, Genç Mustafa’nın ikinci cildi olan Sürgün Kemal adlı, Atatürk’ün gençlik yıllarındaki sürgün dönemini anlatıyor. Bu cilt şu an çiziliyor. 2011 yılı içerisinde yayınlanacağını tahmin ediyorum.
Bununla birlikte, Türkiye’deki kültür dünyasının son yıllarda önemli aşamalar kaydetse de, küresel bağlamda henüz önemli bir aktör olmaması dolayısıyla, istediğim kalitede ve istediğim özgünlükte yapıt ortaya koymak konusunda çeşitli sorunlarla karşılaşıyorum. Bu sorunların belli başlıcaları Türkiye’deki genel kitap satışlarının düşük olması, düşünce özgürlüğünün bulunmaması (son kitabım yüzünden Savcılığın bana açtığı dava ile uğraşıyorum, benim dışımda pek çok gazeteci ve yazar da ne yazık ki düşünceleri ve yazdıkları yüzünden hapiste bulunuyorlar) ve Türkiye’deki genel merak konuları ile benim meraklı olduğum konuların çakışmaması. Genel kitap satışlarının düşük olması, yazarlığı bir meslek olmaktan çıkarıyor ve bir hobi haline getiriyor. Zira yazarak yaşamını geçindirmek birkaç yazar dışında Türkiye’de bu satış miktarları ile imkansız. Bu durum yazarlık mesleğini ulusal sınırlar içerisinde lağv ediyor. Düşünce özgürlüğünün bulunmaması ise, hobi olarak yapılan bu işi yapan kişiyi, her an hapse atmakla tehdit ediyor ve ciddi bir otosansür yaratıyor. Toplum ile yazarın ilgilendiği konular arasındaki ciddi aykırılıklar ise, yazarın ortaya koyduğu teorinin, düşüncenin ya da sanat eserinin başka zihinlerce yeniden yazılmasına izin vermiyor ve tamamen yalnız bırakıyor.

Bu ve daha bunlar gibi pek çok nedenden ötürü, yurtdışına açılmak ve küresel bazda çalışmalar yapmak istiyorum. Üzerilerine çok fazla çalıştığım, tüm yazdıkları kitapları defalarca okumamın yanı sıra, üzerilerine yazılmış neredeyse tüm İngilizce kaynakları da elden geçirmiş olduğum iki kişiyi bu konuda ilk hedeflerim olarak belirledim. Bunların ilki ünlü Fransız felsefeci Jean Paul Sartre, ikincisi de ünlü Rus yazar Fyodor Dostoyevski.

Kıta Avrupa’sının ürettiği felsefe metinlerine bolca bakma fırsatı bulduğum 2000’li yıllarda, Alman felsefesinin “köken” meselesiyle, Fransız felsefesinin de “şimdiki zaman”la ilgilendiğine dair bir kanaat geliştirdim. Alman felsefesi kavramların, kurumların ve varlıkların ortaya çıkış aşamalarına odaklanıp, dünyayı bu köken meselesiyle kavramaya çalışırken, Fransız felsefesi, kavram, varlık ve kurumların, çağdaş konumlarına ilişkin düşünceler ortaya koyuyorlardı. Fransız üretimi felsefeye Descartes’tan Derrida’ya değin bayılsam da, düşünce pratiğim çeşitli konularda Alman felsefesinde olduğu gibi köken meselesine takılı kaldı. “Her şey başlangıçta nasıldı” sorusu, rasyonel bir biçimde açıklamaya çalışmadığım halde ilgimi çekiyor.

Bu nedenle Atatürk üzerine yaptığım çalışmada olduğu gibi, Sartre ve Dostoyevski’de de onların düşüncelerinin oluşmaya başladığı ilk gençlik dönemleri daha çok ilgimi çekiyor. Ergenlikten hemen sonra başlayan ve henüz onların ünlü birer figüre dönüşmeden sona eren bu ilk gençlik süreci, onları sıradan insanlar olarak görebilmemize daha çok olanak tanıdığı gibi, onlarda sıra dışı olanın ne olduğuna dair de bize bir projektör tutuyor.

Sartre’a ilişkin senaryoyu daha önce yazacağımı sanıyordum fakat sonradan çeşitli nedenlerden ötürü Dostoyevski’yi öne aldım. Şu an Dostoyevski’nin İdamı adını taşıyacak olan senaryomun sinopsisi üzerinde çalışıyorum. Öykü biyografik bir temelde, Dostoyevski’nin 1839-1849 yılları arasındaki on yıllık serüvenini konu alıyor. 1821’de Moskova’da doğan Dostoyevski’nin doğum yerine karşın, kitaplarında neredeyse yalnızca St. Petersburg’u anlatacağı ömrünün 18 ile 28 yaşları arasındaki ilk gençliği, Dostoyevski ile ilgili doğrudan sıkı bir okuma yapmayan genel okuyucuyu pek şaşırtacak birçok ilginç ayrıntı, acı ve az da olsa sevinçle doludur. Bu on yıllık süreç, iyi bir anlatım ve şık bir kurguyla hoş bir yapıta dönüşme potansiyeli taşıyor. Ne yazık ki ülkemizde pek ilgi çekecek bir konu değil. Bu nedenle Dostoyevski’nin İdamı, şansını yurt dışında deneyecek. Umarım zor ve sancılı bir sürecin sonunda ortaya başarılı ve tatmin edici bir performans çıkar. Ben kendi istediğim senaryoyu kaleme alacağım. Umarım zihnim ile küresel okuyucuların zihinleri ortak temalarda ve ortak sanat zevklerinde buluşabilirler de, ortaya hoş seyirlik bir çalışma çıkar.

1 Yorum
Aslı
7/23/2019 08:18:46 am

Dostoyevski ile ilgili olan senaryonuzun güncel hali nedir çok merak ediyorum. Senaryonuz bir filme dönüşmese bile umarım yayınlama şansını bulursunuz. Bir Dostoyevski “fan”ı olarak merakla bekliyorum.

Yanıtla

Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.


Yanıt Ver.

    YALIN ALPAY

    Click here to edit.

    Archives

    Temmuz 2013
    Haziran 2013
    Mayıs 2013
    Mart 2013
    Şubat 2013
    Ocak 2013
    Aralık 2012
    Kasım 2012

    Categories

    Tümü
    Atatürk
    Bach
    Biyografi
    Cinler
    Çizgi Roman
    Çoklu Anlatı
    Descartres
    Dostoyevski
    Genç Mustafa
    Gogol
    İntihar
    Kafka
    Krillov
    Mişima
    Mozart
    Nabokov
    Nazar
    Postmodernizm
    Puşkin
    Reha Çamuroğlu
    Rus Edebiyatı
    Saçma
    Sartre
    Stefan Zweig
    Tanrı
    Tolstoy
    Turgenyev
    Varlık Ve Hiçlik
    Yalın Alpay

Powered by Create your own unique website with customizable templates.