Yalın Alpay
Yalın Alpay
  • ANASAYFA
  • HAKKINDA
  • KİTAPLAR
    • YAPI(T)SÖKÜM
    • DEVRİM ERBİL'DE ÖZ'ÜN RİTMİ: T/ÖZ
    • YALANIN SİYASETİ
    • THE ART OF FIKRET MUALLA
    • GENÇ MUSTAFA KEMAL
    • OLAYLARLA TÜRKİYE EKONOMİSİ
    • MOUALLA'NIN SANATI
    • PAYLAŞMASAK OLMAZDI
    • HER ŞEY EKONOMİ DEĞİL
    • TÜRKİYE'NİN ZENGİNLEŞME PROJESİ: AFRİKA
    • TÜRKİYE EKONOMİ TARİHİ
  • ÖDÜLLER
    • NECİP HABLEMİTOĞLU TOPLUMSAL DUYARLILIK ÖDÜLÜ
    • PLATİN DERGİSİ YILIN EN İYİ İŞ KİTABI ÖDÜLÜ
    • ÇİZGİ ROMAN OKURLARI ÖDÜLLERİ EN İYİ TÜRK YAZAR ÖDÜLÜ
  • TV PROGRAMLARI
    • SANATÇI
    • PARANTEZ
    • HER ŞEYİN SEBEBİ
    • DÜNYA HALLERİ
    • FLAPS CLUB
    • BOŞ MODERN SOHBETLER
    • YANLIŞ OKUMALAR
    • SAFSATA SAVAR
    • VOTEONE KONUŞMALARI
    • BITCOIN VE SANAT
    • YALIN ALPAY'LA NET SİYASET
    • YÜZ YÜZE
    • KONUK OLDUKLARIM
  • MAKALELER
  • BLOG
  • İLETİŞİM
  • ANASAYFA
  • HAKKINDA
  • KİTAPLAR
    • YAPI(T)SÖKÜM
    • DEVRİM ERBİL'DE ÖZ'ÜN RİTMİ: T/ÖZ
    • YALANIN SİYASETİ
    • THE ART OF FIKRET MUALLA
    • GENÇ MUSTAFA KEMAL
    • OLAYLARLA TÜRKİYE EKONOMİSİ
    • MOUALLA'NIN SANATI
    • PAYLAŞMASAK OLMAZDI
    • HER ŞEY EKONOMİ DEĞİL
    • TÜRKİYE'NİN ZENGİNLEŞME PROJESİ: AFRİKA
    • TÜRKİYE EKONOMİ TARİHİ
  • ÖDÜLLER
    • NECİP HABLEMİTOĞLU TOPLUMSAL DUYARLILIK ÖDÜLÜ
    • PLATİN DERGİSİ YILIN EN İYİ İŞ KİTABI ÖDÜLÜ
    • ÇİZGİ ROMAN OKURLARI ÖDÜLLERİ EN İYİ TÜRK YAZAR ÖDÜLÜ
  • TV PROGRAMLARI
    • SANATÇI
    • PARANTEZ
    • HER ŞEYİN SEBEBİ
    • DÜNYA HALLERİ
    • FLAPS CLUB
    • BOŞ MODERN SOHBETLER
    • YANLIŞ OKUMALAR
    • SAFSATA SAVAR
    • VOTEONE KONUŞMALARI
    • BITCOIN VE SANAT
    • YALIN ALPAY'LA NET SİYASET
    • YÜZ YÜZE
    • KONUK OLDUKLARIM
  • MAKALELER
  • BLOG
  • İLETİŞİM

TÜRKLÜĞÜN ANTROPOLOJİK İCADI

11/17/2012

0 Yorumlar

 
Resim
1930’lu yıllarda inşa edilen Türk kimliği aslında bir tez değil, bir anti-tezdi ve Türklük üzerine hem Osmanlı İmparatorluğu’nun hem de Batı dünyasının ‘Türk’ tezini çürütmek için icat edilmişti. Zafer Toprak’ın on sekiz makaleden oluşan ‘Darwin’den Dersim’e Cumhuriyet ve Antropoloji’ adlı kitabı, Cumhuriyet döneminde inşa edilmek zorunda kalınan Türk kimliğinin antropolojik icadına odaklanıyor.


Yirminci yüzyılın hemen başında küresel eğilimin ‘ulus-devlet’ adı altında; sınırları net bir şekilde çizilmiş toprak parçaları üzerinde, aynı dili konuşan ve ‘aynı köklü geçmişin’ ürünleri olan insan topluluklarının, kendi aralarındaki bu bağı sağlayan imgelere gönderme yaparak tasarladıkları siyasal örgütlenme biçimleri, 20. yüzyılın haritalarında büyük ve köklü değişimler yarattı.

Ulus devlet oluşturma çabalarının yapıbozuma uğratacağı ilk siyasi yapılar, doğal olarak çok uluslu olanlardı. Bu bağlamda Osmanlı İmparatorluğu toprakları birçok yeni ve bağımsız farklı siyasal yapının kontrolüne geçerek bölündü. Ve öyle görünüyor ki, bu bölünmeye en hazırlıksız yakalanan grup, Avrupa’da Osmanlı imajı ile bir tutulan, yani yönetici sınıf olarak algılanan Türklerdi. Bu yüzden 1913-1938 yılları arasındaki çeyrek yüzyıllık dönem, Türkler için bu hazırlıksız yakalanışın izlerini silebilmek yolunda büyük çabalar harcanan, ancak her adımında hazırlıksız oluşun açık bir şekilde sırıttığı bir zaman dilimi olmuştur.

ELDE KALAN SON KİMLİK
Şu bir gerçek ki, Osmanlı İmparatorluğu yöneticilerinin, dağılmaya yüz tutan imparatorluğu bir arada tutabilmek için sarılacakları en son kimlik Türkçülüktü. Zira çok uluslu bir yapıyı korumak için etnik kimliklere değil, çatı kimliklere ihtiyaç vardı ve bu nedenle imparatorluğu etnik bir kimlikle tanımlamak, diğer tüm ulusçu hareketleri kışkırtmak anlamına geliyordu. İttihat ve Terakki, Türkçü bir örgüt olsa da, Osmanlıcılık hareketinden yanaydı ve siyasetini de bunun üzerine kuruyordu.

Ancak 1913’teki Balkan Savaşları sonunda, Balkan uluslarının imparatorluktan bağımsızlıklarını elde ederek ayrılmaları planları değiştirdi. Yeni düzende, imparatorluğun Avrupa’daki topraklarıyla birlikte gayrimüslim nüfusun da büyük bölümü kaybedilmişti. Arap yarımadası ve Anadolu’dan oluşan yeni siyasi haritada Doğu’daki 6 il dışında nüfus çoğunluğunu ezici bir şekilde Müslümanlar oluşturuyordu. Bu altı ildeki gayrimüslim olan Ermeniler, tehcir kararıyla diğer illere dağıtılınca ve bu zorunlu göç sırasında da ciddi bir Ermeni nüfusu ortadan kalkınca, imparatorluk toprakları üzerinde İslamcılık siyaseti gütmek için uygun bir ortam oluşmuştu. Fakat Arapların İngilizlerle işbirliği yaparak Osmanlı İmparatorluğu’ndan savaşarak ayrılmaları sonucunda, Osmanlı İmparatorluğu’nun elinde yalnızca Anadolu toprakları kaldı. Bundan böyle elde bulunan tek siyasi malzeme ve kimlik olanağı Türklerdi.

OSMANLI’DA TÜRK OLMANIN ANLAMI  
Türk kimliğiyse hem içte hem de dışta kötü bir üne ve itibara sahipti. İçte, soylu Türk ailelerinin daha I. Murat’tan itibaren siyasi iktidar hesapları nedeniyle bilinçli olarak sistemli bir şekilde geri itilmesi ve devşirmelerin ön plana çıkarılması, aynı güdülerle Türklerin eğitim olanaklarının ve saray içerisinde yükselme şanslarının ortadan kaldırılması siyasi bir tercihti. Bugün Ankara’nın doğusunda Osmanlı eserlerine değil, Selçuklu eserlerine rastlamamız, Osmanlı İmparatorluğu’nun bayındırlık anlamında da Türklerin yoğun olarak yaşadığı Anadolu’yu bilinçli olarak yatırımsız bırakmaya çalıştıklarını göstermektedir. Osmanlı sarayında yöneticilik yapan devşirmelerin Türkleri ‘etrak-ı bi idrak’ (idrakten yoksun Türkler) olarak tanımlamaları da bu projenin metinsel göstergesiydi. 1897’de Osmanlı topraklarındaki gezisini kaleme alan bir İngiliz gezgin, ‘Türk kafa’ tanımlamasının, ‘kalın kafalı’ anlamına geldiğini yazıyordu.

Dışta da Türk kimliğinin itibarı pek parlak değildi. Türkler Avrupalı tarihçiler tarafından yağmacı, göçebe, barbar, gelişmekten yoksun, vahşi ve şiddet düşkünü varlıklar olarak tanımlanıyordu. Yani Türklük hem içeride, hem de dışarıda açık bir aşağılama ifadesiydi.

Bu yüzden sarılmak zorunda kalınan Türk kimliği, yeniden yapılandırılıp, olumlulaştırılmadığı takdirde başarısız olmaya mahkum bir siyasi girişimdi. Türk tarihinin baştan yazılması gerekiyordu ancak bu yönde ne Osmanlılardan kalan bir kaynak vardı ne de tüm tarihi baştan yazabilecek nitelikte bir tarihçi. İşte ulusal Türk tarihi yazımı çabaları bu olumsuzlukların bağrından yola çıkmak zorunda kaldı.

Zafer Toprak’ın on sekiz makaleden oluşan hacimli kitabı, yukarıda anlatılan konulara pek değinmeden, bu geçmiş yüzünden Cumhuriyet döneminde inşa edilmek zorunda kalınan Türk kimliğinin antropolojik icadına odaklanmıştır. O dönemde Avrupa’daki genel hava bilimin her şeyi çözebildiğini, her şeyin bir sayısal değeri olduğunu ve ırkın da ölçülebilir fiziksel özelliklere sahip olduğunu, bu özelliklerin de insanlar arasındaki hiyerarşiyi oluşturduğunu kabul etmişti. Avrupa merkezli bu ‘bilimsel’ tez, Türkleri de sarı ırka mensup bir halk kabul ederek, medeniyet üretmede aşağı bir ırk kalıbına sokuyor, Türkler bilimsel bir şekilde medeniyet kuramayan bir halk şeklinde tanımlanıyordu.

Üstün ırkların, aşağı ırkların kaderini belirlemedeki özgürlüklerine sınırsız inancın bir tezahürü olan ve 55 milyon insanın ölümüyle sonuçlanan II. Dünya Savaşı, Avrupa’nın bu ruh halini en iyi şekilde yansıtıyordu. Zafer Toprak’ın kıymetli yapıtı, Türkiye’nin, zararları II. Dünya Savaşı’nda zincirlerinden boşanırcasına ortaya çıkan ‘bilimsel’ ırklar hiyerarşisi görüşü bağlamında, Türkiye’nin kendisini Avrupa’nın kullandığı ‘bilimsel’ yöntemlerle nasıl üstün ve medeniyet kurucusu bir ırk olduğunu ileri sürmesinin tarihini anlatmaktadır. Bugün bazı araştırmacılar tarafından o dönemde ileri sürülen Türk Tarih Tezi çeşitli hırçın eleştirilere uğrasa da, tez, Türk kimliğine içte ve dışta ciddi bir itibar kazandırmış ve bugünkü Türkiye’nin varoluşu için gerekli ortamı sağlamıştır.


Yalın Alpay (2012) “Türklüğün Antropolojik İcadı” Akşam Kitap, Sayı:18, s.17

0 Yorumlar

Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.


Yanıt Ver.

    YALIN ALPAY

    Click here to edit.

    Archives

    Temmuz 2013
    Haziran 2013
    Mayıs 2013
    Mart 2013
    Şubat 2013
    Ocak 2013
    Aralık 2012
    Kasım 2012

    Categories

    Tümü
    Atatürk
    Bach
    Biyografi
    Cinler
    Çizgi Roman
    Çoklu Anlatı
    Descartres
    Dostoyevski
    Genç Mustafa
    Gogol
    İntihar
    Kafka
    Krillov
    Mişima
    Mozart
    Nabokov
    Nazar
    Postmodernizm
    Puşkin
    Reha Çamuroğlu
    Rus Edebiyatı
    Saçma
    Sartre
    Stefan Zweig
    Tanrı
    Tolstoy
    Turgenyev
    Varlık Ve Hiçlik
    Yalın Alpay

Powered by Create your own unique website with customizable templates.