Bütün Avrupa yirminci yüzyılın ilk yarısında ırkçılık teorisi ile sarsılırken ve arı ırk oluşturabilmek için, bazı ırkların, bazı ırkları dev fırınlarda yakıldığına şahit olurken, bu durumun edebiyat ve çizgi roman dünyasında da pek çok izdüşümü gerçekleşti. Çizgi romanla ancak Milliyet gazetesi 1989’da hafta sonlarında Tenten çizgi romanlarını dağıtmaya başlayınca tanıştım ve her macerasında dünyanın farklı bölgelerine giden Tenten’i daha ilk macerasını okur okumaz çok sevdim, ondan çok şey öğrendim. Gazap Üzümleri’nin, Suç ve Ceza’nın, Vahşetin Çağrısı’nın karanlık havası yerine, pozitif, aydınlık, mutlu bir dünya vardı Tenten’de. Bu yüzden benim için bu Belçikalı çizgi roman kahramanı, kitap sayfaları bağlamında ruhun derin karanlıklarından, yeryüzünün görünen ve aydınlık yerlerine bir geçiş oldu. Çocuk dimağım için edebiyatı bir çöküş, bir hayal kırıklıkları trajedisi olmaktan çıkaran Tenten’in, elbette edebi yönü kuvvetli değildi. Fakat o zamana değin okuduğum kitapların aksine yaşama ilişkin bir merak, bir varolma isteği uyandırmıştı bende. Ve en önemlisi, Tenten, dünyanın farklı yerlerinde, farklı insanların bulunduğunu gösteriyordu. Coğrafya değiştikçe, “öteki”ler ortaya çıkıyordu. Ve Tenten’in benim o çocuk bilinçaltımda uyandırdığı şey, Tenten’in ve onun yaşadığı ülkenin insanlarının üstün, dolaştığı Bolivya, Çin, Arabistan, Kongo ve Tibet gibi ülkelerin insanlarının aşağı olduğuydu. Irkçılık, fiziksel görünüş farklılıklarının, insanlar arasında üstünlük ve aşağılık belirten bir hiyerarşi yarattığına dair geliştirilmiş bir inancın adıdır. Üstünler ve aşağılar arasındaki hiyerarşiyi fiziksel görünüşün belirlemesi teorisi, kaderci ve durağan bir bakış açısına işaret eder. Zira eğer fiziksel görünüş herşeyi belirliyorsa ve bu görünüş de, genetik aracılığıyla üretiliyorsa, insanlar arasındaki hiyerarşinin hiçbir kültürel enstrümanla ya da çalışmayla değiştirilemez ve alt edilemez. Böyle bir toplumsal düzende, değişmeyen efendiler ve köleler vardır ve kölelerin de asla bir isyan aracılığıyla kendi alt konumlarından kurtulmaları mümkün değildir, zira herşey genetikte saklıdır ve genler de değiştirilememektedir. Bize bu teori bugün hiç anlamlı gelmese de, neredeyse bütün bir 19’uncu yüzyılın bu düşünce ile dolu olduğunu ve bu görüşün en çok da bilim adamları tarafından savunulduğunu hatırlamamız gerekir. Daha acı olanı ise, II. Dünya Savaşı sırasında, yani günümüzden yalnızca 65 yıl önce bu düşünce yüzünden tam 55 milyon insanın can vermesi ve tüm Avrupa’nın yerle bir olmasıdır. Bütün Avrupa o yıllarda ırkçılık teorisi ile sarsılırken ve arı ırk oluşturabilmek için, bazı ırkların, bazı ırkları dev fırınlarda yakıldığına şahit olurken, bu durumun edebiyat ve çizgi roman dünyasında da pek çok izdüşümü gerçekleşti. Belçikalı bir çizgi romancı olan Georges Rémi’nin yarattığı ve Herge ismiyle imzaladığı Tenten (Tintin) karakterinin de özellikle ilk defa 1930-1931 arasında Belçika’nınLe Vingtième Siècle gazetesinde yayınlanan Tenten Kongo’da adlı çalışmada ırkçı düşünceyi lanse ettiği çeşitli kereler dile getirildi ve bu kitap sonunda birkaç yıl önce mahkemelik oldu. Kongo 1930’larda Belçika’nın bir sömürgesiydi ve Belçikalılar Kongolulara karşı ciddi bir ırkçı tutum sergiliyorlardı. Kongo’da yaşayan Belçikalılar, ülkenin neredeyse hiçbir kaynağını yerli halkla paylaşmadıkları gibi, sosyal yaşamda da, onlara pek çok yasaklar getirmişlerdi. Beyazlarla siyahlar arasında fiziksel görünüşe dayalı olarak kurulmuş hiyerarşide, beyazlar kesin bir şekilde “efendi”, siyahlar ise “ikinci sınıflar”dı. Tenten Kongo’da çalışması da, aslında mevcut bu durumu belirli şekillerde kağıda geçirmekten başka bir şey yapmıyordu. Herge’nin sistemli bir ırkçı tutumu söz konusu değildi fakat bugünden bakıldığında Tenten Kongo’da çizgi romanını ırkçı temayüller içeren bir kitap olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Bugün okuduğumuz Tenten Kongo’da çizgi romanı ile 1930’da çizilen kitap aynı kitap değildir. 1930’da çizilen kitap siyah beyazdı ve çizim tekniği oldukça gerideydi. Öykünün anlatılış biçiminde de bugünkü versiyona göre çeşitli farklar vardı. 1946’da yeniden çizilen ve 1975’te bu yeniden çizime de çeşitli düzeltmeler yapılan kitap, böylece son halini aldı. 1930’un kitabında siyah Kongolular, Belçikalı beyaz Tenten’e “Master” yani “Efendim” diye seslenirlerken, modern versiyonda bu sözcük “Mister” yani “Bayım” halini almıştır. “Efendim” sözcüğü hiyerarşik bir duruma gönderme yaparken, “Bayım” sözcüğü bir nezaket kelimesidir. Dolayısıyla ilk hitabet ırkçı bir pozisyona denk gelirken, ikinci hitabette böyle bir durum yoktur. Yine kitabın ilk versiyonunda, küçük Afrikalı çocuk Tenten’le ilk tanıştığında ona “Efendim” diye seslenirken, Tenten’in köpeği, Afrikalı çocuk için “He doesn’t look very bright!” (“Pek de akıllı görünmüyor!”) diyerek Afrikalılara karşı mevcut olan Avrupalı düşüncesini açığa vurmuştur. Bu konuşma balonu da Tenten Kongo’da’nın modern versiyonunda kaldırılmıştır. Bir başka sayfada ise, Tenten hatalı araba kullandığı için tren yolunda kalır ve tren de Tenten’e çarpmamak için ani bir fren yaparak devrilir. Tenten, devrilen trenden dışarı çıkan Kongolulardan özür dileyeceği yerde onlara “Be quiet!… We’ll mend your rotten little engine for you!” (Sessiz olun! Berbat küçük motorunuzu sizin için onaracağız!” der ve köpeği de onu “Yes, rotten little thing” (Evet, berbat küçük şey) diyerek onaylar. Hemen altındaki karede Tenten kazazede Kongolulara “Come on, to work!” (Hadi bakalım, çalışın!” diye emir vererek, beyaz adamın, siyah adam karşısındaki emir veren konumunu ortaya koyar. Kongoluların buna verdiği karşılık ise “Me tired!” (Ben yorgunum) dur. Yani Kongolu başına ne gelirse gelsin çalışmayacak bir tembel olarak resmedilmektedir. “Aren’t you ashamed to let a dog do all the work?” (Tüm işi bir köpeğe yaptırmaya utanmıyor musunuz?) diyerek emir yağdırmayı sürdüren Tenten’e kendi köpeği “Come on you lazy bunch, get working…” (Hadi bakalım sizi tembel güruhu, işe koyulun) diyerek destek verir. Tenten eliyle devrilen lokomotifi göstermekte fakat kendisi işin ucundan tutmamakta ve yalnızca emir vermektedir. Tutumu “efendi” beyaz adam ile “köle” siyah adam anlayışına denk gelmektedir. Ardından da Kongolular lokomotifi zorlanarak kaldırmaya çalışırlarken Tenten iki elini beline koyarak “Are you going to work, eh?” (İşe koyulacak mısınız, ha?) diyerek ırkçı söylemi neticelendirir. Tenten’in çizdiği beyaz adam portresinde, beyaz adamın suçu olmasına karşın, yaralanmış Kongolular hiçbir özür duymadıkları gibi aşağılanmışlar, çalıştırılmışlar ve yardım görmemişlerdir. Burada deri renginden doğan bir ırkçı anlayışın izleri bulunmaktadır. Bir başka karede ise, Kongolu büyücü kendi halkından “stupid people” (aptal halk) olarak söz etmektedir. Başka karelerde ise yerli halk Tenten’in kendisine ve daha sonra da Tenten’in ve köpeğinin heykellerini yaparak onlara tapmaktadırlar. Burada Afrikalıların Avrupalılara tapması gerektiği fikri kendisini göstermekte ve yine iki ırk arasında ciddi bir hiyerarşi ortaya konulmaktadır. Bu tapınma karelerinden birisinde, Tenten kendisine tapanlara yine yukardan bakan bir şekilde “Enough, enough” (Yeter, yeter) derken, köpeği de aynı Kongolulara “What about me?…” (Ya bana?…) diyerek Afrikalıların kendisine de tapması gerektiğini dile getirmektedir. Bu düşünüşe göre bir beyazın köpeği, siyah bir insandan üstündür ve siyah insanın, beyaz insanın köpeğine bile tapması gerekmektedir. Nitekim aynı çizgi romanın daha sonraki sayfalarından birinde Tenten’in köpeğinin bu isteği de gerçekleşir ve siyah Kongolular, beyaz bir Belçikalının köpeğine taç takarak onu kralları ilan ederler ve ona her konuda boyun eğerler. Tenten’in köpeği ise tacı başına takar ve siyah Kongolulara “Approach, my loyal subject!” (Yaklaş benim sadık kulum!) deme hakkını kendisinde görür. Buradaki örtülü düşünce, bir Kongolu’nun, bir beyazın köpeğinin bile ancak kulu olabileceğidir. Tenten Kongo’da adlı çizgi romanın içeriğindeki bu söylemler nedeniyle, Belçika’da yaşayan Kongolu Bienvenu Mbutu, TentenKongo’da” macerasında siyahlara hakaret eden bölümlerin çıkarılmadan yayımlanmasına yasak getirilmesini isteyerek mahkemeye başvurdu. Çizgi romanda Tenten’in yanında çalıştırdığı siyahın “aptal ve niteliksiz” biri olarak gösterildiğini belirten Mbutu, beyazları yücelten kitabın siyahları “evrim geçirmemiş” insanlar olarak tasvir ettiğini söyledi. Bunun üzerine Belçika mahkemesi uzman görüşü istedi. Hukuk danışmanı, kitabın ırkçı olmadığını söyleyerek mahkemenin bu yönde karar almasını önerdi. Ve Herge’nin çizgi romanı ırkçılık suçlamasından aklandı. İsveç’te de aynı tarihlerde Kongo kökenli bir İsveç vatandaşı olan Jean Dadou Monya’nın Tenten Kongo’da adlı kitabı hakkında İsveç’te suç duyurusunda bulunmuş ancak İsveçli savcı şikayete olumsuz yanıt vermiş ve mahkeme açılmasına gerek olmadığına hükmetmişti..Çizgi romanın İngilizce baskısında ise, mahkeme kararıyla içeriğinde hakaret unsurları bulunduğu uyarısı yer alıyor. Çizgi romanın yasaklanması için daha önce Fransa’da başlatılan girişim de başarısız olmuştu. Bununla birlikte hatırlatmak gerekir ki, Tenten Kongo’da çizgi romanında dönemin önyargılarını yansıtan Herge, yıllar sonra “gençlik günahım” dediği eseri için özür dilemişti. Gerçekten de Herge, bu çizgi romanın ilk versiyonundaki pek çok ırkçı görüngüyü daha sonra kaldırmış veya revize etmiştir. Bununla birlikte çizgi romandaki ırkçı hava, son halinde bile hala kitabın içine sinmiş durumdadır. Yalın Alpay (2012) “Yoksa Tenten Irkçı mı?” Gölge, Sayı 55, ss.51-54 Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
YALIN ALPAYArchives
July 2013
Categories
All
|